Kendimi Kontrol Edemiyorum

Telefon fırlatmalar , amuda kalkmalar...
Gerginim lan ben!

Sabit Tank ve Totem

...Alayın en güçlü tankı. BFT. Blunt Force Trauma.

Savaş alanının en ortasına gelir ve durur. Bi çok tabur savaş içersinde hareketlidir. Sürekli askerler ölür.
Ölür ve ölür.
BFT ise tam ortada durur.

BFT : Keskin olmayan bir cisimle öldürücü yara verme anlamına gelir.

BFT'nin tasarımı köşesizdir. Köşeleri zımparalanmışcasına yuvarlaktır. Hiç bi şekilde BFT parçalanmaz veya yerinden oynamaz. Dimdik durur.

BFT'yi kullanan asker üzerine gelen füzeleri hissetmez bile.
BFT dayanıklılığın simgesidir.

Bu BFT komandosu Johnny Blazkowichz'in hikayesidir.

...


Johnny ter içinde uyandı. Tüm alayda inanılmaz bir hareketlilik çoktan başlamıştı bile.
Gidip silahını aldı.

"Hava pusluydu."

Savaş alanına girdi. BFT tam ortada duruyordu. Koşmaya başladı.

Ayak bileğinde bir şey hissetti. Beyni yarı yarıya akmış bir düşman askeri onu yakalamıştı. Palaskasını çıkardı ve adamın boynuna geçirdi. Ortalığa iltahap fışkırdı. Belinden smith wesson'unu çekim tam 6 el ateş etti ve koşmayı sürdürdü.

Yerler kan kırmızı değil çamurumsuydu. Düşman şarbonluydu zira.
Boynu kopan bi düşman askerinin çamurumsu kanı üzerine sıçradı.

"Koşmaya devam etti."

BFT'ye daha çok vardı.

Karşısında yarı otomatikli bir Afgan vardı. Afgan silahı üstüne doğrulttuğunda yediği upper-cut ile kaburgalarının kırıldığını farketti ve yere yığıldı. Yerdeki Afganın omuriliğine basıp BFT'ye doğru koşmaya devam etti.

Koşarken Krom kaplı sg552'yi çekti. Her zaman şans yanınızda olmazdı.
Kabuslarında saçtığı kurşunlar gibi şu an saçtığı kurşunlarda herkesin boynunu delip geçiyordu.

Altı askerin girdiği siperi farketti ve sırtındaki benzin tüpünü siperin üstüne boşaltıp çorabındaki zippoyu üstlerine gönderdi.

Af yoktu. Bu Battle X'ti.

500 metre öteden tek vuruşta 6 adam alabilen sniperlerin bulunduğu bu yerde nasıl koşabiliyordu.

BFT'nin kapısı açıldı.

Savaş bitmişti onun için.
BFT'nin füzesinin dışardakileri sağır eden sesi duyuldu. Bi kaç dakika sonra herkes ölmüştü.

Savaş alanında herşey yerle bir olmuştu.
BFT'den çıktı.

Karşısında bir totem duruyordu. 6 farklı ırktan canavarın bulunduğu o totem.
Totem birden üstüne yıkıldı.


ROUND DRAW!

Küçük ellerine

Titreyen bedenine
En sert kış yağmurlarından bile daha fazla akan göz yaşlarına
Isırdığın dudaklarına
Sinirle çatallanan sesine
ve daha başkalarına

Bugün yine seni kırdım,yırttım attım yine. Beni biliyorsun. Kendime hakim olamıyorum.
Her seferinde küçük ellerinle beni ittiriyorsun. Ama hep seni eziyorum ben...

Lanet olsun bana.

Bazen o miniminicik olduğun fotoğraflarına bakınca sana kıyamıyorum. Çok tatlısın bi bilsen.

Seni üzdüğüm için çok özür dilerim.
Haklıydın,seni kimsenin önünde üzmemeliydim.
Aslında hiç.

Beni senin kadar kimse sevmedi,sevemedi.
Sense benim her kötü tarafımı sevdin. Hepsiyle barışık olmayı öğrendin.

Neden sana kötü davranıyorum bu kadar neden sert tepkiler veriyorum.

"İnsan hep en sevdiklerine zarar verir."

Aynen öyle. Bu laf duyduğum en doğru laf. Ve seni o kadar çok seviyorumki...
Tüm nazımı sen çekiyorsun belkide bu yüzden.
Ben sana kızsamda bağırsamda senden kaçsamda peşimde ol tamam mı?

Lütfen. Sana ihtiyacım var her saniye.

18 Nisan Gecesine Bişiler

Şu an TEXIR kardeşimle (teksen) beraber dondurma yemekteyiz. Bu blogu biraz evvel kafama estiği için yazıyorum. Limp Bizkit-I'm Broke çalıyor. Bi yandan Worm ile sohpet halindeyiz. Çok cool blog girer ama ruhu çobandır.

Böyle bi gece işte. Bi gün daha silinirken ömrümüzden yataklarımıza ağzımız bi karış gülümsemeli giricez inşallah amin.


______________________________________________________________________


İlk defa bi arkadasta kalıyoruz yatılı.İyikide İsa kardeşimizde kalıyoruz şükür.Başka ellere muhtaç değiliz yani.Allah etmesin.

Rip Bro

1 Yıl oldu. Nasıl havalar orda? Manita var mı manita?

Eminim iyisin. İnan yazacağım çok fazla şey var. Ama şunu bil sensiz Buca çok tatsız.
Sensiz herşey zor.

Özledik be bilader...

Hani böyle

Kaç gün olmuş blog girmiyorum değil mi? Edebi işlemlerimi uzun süredir kağıtlara yapar oldum. Teksen kardeşimin blogunda bahsettiği üzre Kavgam'ı evirdim çevirdim adam ettim süper bi Mafya öyküsü haline getirdim. Harbi kanka 8 kişinin yaşadığı bu olayları anlattığımız hikayemiz tam gaz sürüyor. Teksen istediği bölümleri yazarken bende ağacın gövdesini tasarlıyorum haliyle. Diyeceksiniz bi P.E.Z.E.V.E.N.G.O hikayesi vardı onu askıya aldık şu dönem için. Teksenle olan hikayemiz baya uzun soluklu bir şey olacak yani cilt halinde basılması,isim değiştirilmesi,önsöz hazırlanması ve herşeyin başında PC ortamına aktarılması çok çok uzun sürecek ki hikaye o kadar fazla dallanıp budaklandı ki anlatamam sizlere. Kavgam'ı yazmak çok büyük bir zevk oldu benim için Counter Strike den vakit buldukça Kavgam'a yoğunlaşıyorum. Karakter sayısının fazlalığı demek her kişinin ayrı hikayesi olması demek. Bu da herkesin içinden yepyeni öyküler çıkmasına sebep oluyor. Yakın zamanda Kavgam'a bi kapak projemiz var bittikten sonra sizlere sunacağız. Açıkçası bomba gibi bişey bekliyor sizleri. E-Book halinde falan bi şekilde dört bir yana sunucaz bu çalışmayı. Soluksuz okuyacağınız bi yapıt oldu gerçekten. Tabi bi çok değişiklik yapıcaz bunları sebepleriyle sunarız size ama bu yapıt gizli kalsın istemiyorum açıkçası. Herkese saygı & sevgi. Daha sık blog girmeyi denerim.

*Kavgam dışında Sinirlik ve Pişmanlık Üzerine & Jerfi'nin Otobüs Yolculuğu hikayelerimi de bu hafta sonu blog'umda okuyabilirsiniz. Hepinize mutlu günler. Esen kalın.